“Yeni manzaralar aramak yerine yeni gözler geliştirin.” Marcel Proust

İnsan zihnini cennete dönüştürmediği sürece, yeryüzünün hiçbir köşesinde bir cennet bulabilme ihtimali yoktur. Marcus Aurelius

“Eğer etrafındaki her şey karanlık, görünüyorsa, bir daha bak; belki de ışık sensin.” Mevlana

“Talip olduğun yolu yokuşuyla seveceksin”.

Anladım ki bütün bu yolculuk kendimden kendime imiş. Muhyiddin Arabi

Sakin ol! O kadar da önemli biri değilsin ve yarının ölülerinden birisin. Sakin ol! Burası yalnızca dünya ve burada her şey yarım kalır.

Dert birdir, sızlanırsan iki olur. Sadettin Ökten

Kendinden dışarı çıkıp, kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin. Jose Saramago

“Herkes kabul olan duasının bedelini ömrüyle öder”. İsmet Özel

Bedenin bu hayatta direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır. Hala mümkünken kendi yardımına kendin koş. Marcus Aurelius

“Mucizeler her yerde sizi bekliyor, mucizelere inanın”.

İmrenmek zaman kaybıdır. Zaten ihtiyacın olan her şeye sahipsin.

Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü konusunda endişelenme, çünkü herkes sadece kendisini düşünür.

“Bazı insanların varlığı eczanelerdeki tüm ilaçlara meydan okur”.

Eyüp sultan mezarlığında bir mezar taşı yazısı: “Endişesi yarındı bu gece öldü”.

Bazen hayattın suyuna git, seni nerede bırakacağını bilir.

“İnsan çoğu zaman kendinden de gizlenir”.

Kendini kendine şifacı olarak yetiştir.

Ağaç gibi ol bırak ölü yapraklar düşsün.

Bazı uçurumlar insana uçmayı öğretir, “Çırpınmayana gökyüzü verilmez”.

Nuh gemisini yapmaya başladığında daha yağmur bile yağmıyordu. Walt Disney

“Birini anlamak için, onu boğan sularda yüzmelisin”.

“Çiçek arıyı hayal etmez, çiçek açar ve arı gelir”.

“Yapamazsın diyecekler! İçinden geçin”.

“Henüz vaktin varken tomurcukları topla. Zaman hala uçup gidiyor. Ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüyor olabilir.” Meeks

Sait Faik reçeteyi ne güzel özetlemiş; “Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olanı biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek.”

GAZZE

“Bir uygarlık demişti, Aime Cesaire, kafasından değil önce kalbinden çürür”. Kalbi çürümüş bir uygarlıkla karşı karşıyayız. Kendi bilincini rahatlatmak isteyen sömürgeci, öteki insanı bir hayvan olarak görmeye başlar ve nihayet ona bir hayvan gibi davranmaya alıştırır kendini, ama sonunda kendisi bir hayvana dönüşür. Aşağı yukarı bugün yaşadığımız olgu bu.

Kemal Sayar ’ın deyişiyle, Gazze, kolonyalist büyüklenmeciliğin son kurbanıdır. Sömürgeleştirme önce sömürgeciyi insanlıktan çıkarır, onu vahşileştirir, öfkesinin ve şiddetinin kölesi kılar onu. Sömürgecinin kibirli dili, Filistinli yavrucakları “yılan”, analarını da yılan doğurdukları için öldürülmeyi veya tecavüz edilmeyi hak eden suçlular olarak niteler.

“Bebekleri ve çocukları bu yüzden öldürüyorlar, bile isteye, o vakarı kırmak, o umut ve direnci yok etmek için. Her akşam birbiriyle helalleşerek başını yastığa koyan insanlardan, ana baba ve çocuklardan söz ediyoruz”.

Bu kibir hepimize, tüketim alışkanlıklarımızdan hayal dünyamızın ele geçirilmesine kadar boyun eğdiriyor. Sömürgecinin orduları, zihinleri kolonize edemediğinde ölüm yağdırıyor. Biz ise “haz açlığı” içinde zihinlerimizi onun emrine açıyoruz. Her türlü büyülü sözleriyle, içecekleri, köfteleri, filmleri ve dizileriyle gönüllü olarak kendisine boyun eğdiğimiz “organize riyakârlık” karşısında “hamasetten” başka bir şey üretemiyoruz. İşe kendi zihin temizliğimizle başlayalım. Nasıl mı?

Sağlıkla ve neşeyle kalın…